Kaygı Bozukluğu Türleri
Kaygı şiddetli olduğunda, uzun süre devam ettiğinde ve kontrolden çıktığında bu durum kaygı bozukluklarına işaret eder. Bu gruptaki hastalıklarda, kaygının kaynağına göre çeşitlilik gösteren farklı alt tipler vardır:
Yaygın anksiyete bozukluğu
Panik bozukluk
Agorafobi
Sosyal anksiyete bozukluğu (Sosyal Fobi)
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB)
Özgül fobi
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)
Yaygın Kaygı Bozukluğu
Bu bozukluk hayatın her alanına ve anına yayılan kaygı ile karakterizedir. Belirli bir durum, yer, nesne, düşünce veya davranışa bağlı olmadan görülen ruhsal ve bedensel kaygı belirtileri olur.
Panik Bozukluk
Kişinin beklenmedik ve ani gelişen panik ataklarının görüldüğü bir kaygı bozukluğu türüdür. Kalp krizi geçiriyormuş, ölecekmiş, deliriyormuş ya da kontrolünü kaybedecekmiş gibi hissettiren bu ataklar, gerçekte psikolojik kökenlidir ama hastalar ilk etapta fizyolojik olarak bu semptomları yaşadıklarını sanırlar. Bu yoğun kaygı nöbeti birkaç dakika ile birkaç saat arası sürebilir, genellikle 10 dakika gibi bir sürede yoğunlaşır sonra da genellikle yavaş yavaş azalır. Panik atak sırasında çarpıntı, titreme, terleme, nefes alamama hissi, göğüs ağrısı, göğüste sıkışma hissi, bulantı, baş dönmesi, uyuşma-karıncalanma duyguları, kan basıncının yükselmesi, sık idrara çıkma görülebilen semptomlardır. Bu ataklardan sonra yeni ataklar olacağı korkusuyla kişi hayatını kısıtlamaya başlayabilir. Ataklardan kaçmaya çalışır fakat doğru baş etme yöntemlerini öğrenmek hastalara daha çok yardımcı olur ve atakların yaşanma ihtimali azaltır.
Agorafobi
Yalnız başına kalmaktan, yalnız sokağa çıkmaktan, kalabalık yerlere girmekte, sinema, tiyatro, tünel, köprü, asansör gibi yerlerde duyulan korku ve buralardan kaçınma davranışıdır. Bu korku kişinin bir ortamda tıkanıp kalması, çıkamaması, yardım alamaması, çaresiz kalması, utanılacak duruma düşmesi ya da panik atak geçirme korkusudur.
Sosyal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi)
Kişinin sosyal ya da grup ortamlarında bulunmada, konuşmada yoğun kaygı yaşamasıdır, bu nedenle bu ortamlardan kaçınabilir. Diğerlerinin kendisini yargılayacağı, alay konusu olacağı, rezil olacağı düşünceleri eşlik eder. Okul veya işte sunum yapma, topluluk içinde yemek yeme, konuşmaya katılma gibi durumlarda görülür.
Genellikle bu kaygının altında örtük bir şekilde topluluk içinde parlama, öne çıkma ya da mükemmeliyetçilik arzuları vardır ve bu arzular nedeniyle bu kadar korku yaşanıyor olabilir. Bu gibi örtük arzularımızla yüzleşmek tedavide önemlidir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)
Obsesyon (saplantı), kişinin zihnine irade dışı gelen, kişiyi tedirgin eden, bilinçli çaba ile kovulamayan, inatçı biçimde yineleyen düşünce, imge ya da dürtülerdir. Bunlar benliğe yabancıdır yani mantığına, görüşlerine, ahlak anlayışına, inançlarına ters düşer. Kompulsiyon (zorlantı) ise saplantılı düşünceleri kovmak, kaygıyı azaltmak için yapılan davranışlar, yinelenen düşüncelerdir. Halk arasında “Takıntı hastalığı” olarak da bilinen bu hastalık obsesyon ve kompulsiyonlardan oluşur.
Özgül Fobi
Örümcek, yılan, kan görme, karanlık, yükseklik gibi belli nesnelere ya da durumlara karşı duyulan aşırı korkudur. Bunlardan uzak olduğu sürece kişide rahatsızlık belirtisi yoktur, genellikle bu durum ya da nesnelerle karşılaşmaktan kaçınır.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)
Kişinin ruhsal ya da bedensel bütünlüğüne tehdit olarak algılanan her türlü olay “travma” olarak adlandırılır. Psikanalitik tanımlamada “travma” benliğin, üstesinden gelemeyeceği ağırlıkta içten ya da dıştan gelen uyaranlar ile karşı karşıya kalmasıdır. Her kişi için travma yaratan uyaran miktarı ve durumu farklı olabilmektedir, herkesin benliğinin taşıyabileceği uyaran miktarı farklı farklıdır. Bir bireyin akut zorlayıcı bir olaydan etkilenmesi kuşkusuz olayın şiddeti ile ilgilidir. Ancak travma karşısındaki dayanma gücü kişinin genetik yapısına, gelişimsel özelliklerine, yaşantılarıyla gelişen benlik gücüne, olaya hazırlıklı olup olmadığına ve daha birçok faktöre bağlıdır. Yaşanan travmatik bir olay sonrasında stres tepkilerinin ortaya çıkması normal tepkiler olarak tanımlanır. Ancak bu tepkilerin süreklilik kazanması ve kişinin işlevselliğini bozması durumunda hastalık ortaya çıkmaktadır. Kişi, travmatik olayla ilgili anıları rahatsız edici biçimde sık sık hatırlar. Travmayla ilgili konuşmaktan, travmayla ilişkili mekanlara gitmekten, travmayı hatırlatan uyaranlardan kaçınır. Depresif ruh hali, umutsuzluk, yabancılaşma hissi, tedirginlik, tahammülsüzlük, öfke kontrol problemleri, uyku sorunları görülebilir.